Büyük Ortadoğu Projesi Ve Türkiye

Projenin Kapsama Alanı

Projenin Kapsama Alanı

Bugüne kadar anılan proje ile ilgili resmi bir belge yayınlanmamakla beraber, adından ve basına yansıyan bilgilerden yola çıkılarak, BOP’un bütün İslam coğrafyasını kapsamadığı anlaşılmaktadır. Örneğin, Rusya Federasyonu’na (RF) bağlı federe devletler ve özerk bölgeler ile RF’nin arka bahçesi sayılan Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin (Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan) – muhtemelen RF ile bir sürtüşmeye girmemek ve bu ülkenin BOP’a yönelik desteğini sağlayabilmek için- projenin doğrudan kapsamına alınmadığı görülmektedir. Zaten “Avrasya’nın Kontrolü Stratejisi” doğrultusunda halen bu ülkelerin çoğunda varlığını sürdüren ABD, diğer ülkelerdeki BOP uygulamalarının bu bölgedeki dolaylı etkileşimin hesabını yapmış olsa gerektir.

Aynı şekilde, Endonezya, Malezya, Bangladeş gibi Uzak Doğu ülkelerinin; Gana, Gambiya, gibi Afrika ülkelerinin ve Arnavutluk, Bosna-Hersek gibi Balkan ülkelerinin de proje kapsamına alınmadığı; Bush’un çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalardan, kendi arzularına bağlı olarak projeye katılabilecekleri anlaşılmaktadır. Bunun nedeni de, muhtemelen, ABD’nin bu ülkelerle ilgili çıkarların yaşamsal ülke (ulusal) çıkarları ile birebir bağlantılı olmaması, BOP’un kapsama alanının “baş edilmesi çok zor, hatta olanaksız” bir alana yayılmaması, dolaylı etkileşimin şimdilik yeterli görülmesidir.

Projenin kapsama alanı içerisine alınan 23 ülkenin (Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, Lübnan, Filistin, Ürdün, Suriye, Türkiye, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Yemen, İran, Pakistan ve Afganistan) hepsi de ABD’nin “stratejik enerji kaynaklarının ve ulaştırma hatlarının denetim altında tutulmasına yönelik” ulusal çıkarları ile örtüşen ülkeler olduğu dikkat çekicidir.

Daha sonraları, BOP’un hedef ülkeleri arasında yer verilmiş olmasından dolayı alınganlık gösteren Türkiye; ABD’nin uzun süreli sadık müttefiki, NATO üyesi, AB adayı, ve laiklik temelinde demokratik ülke olma özellikleri göz önüne alınarak, bu projenin kapsama alanından çıkarıldı. Böylece “hedef ülke” olmaktan kurtulan Türkiye, bu kez de “demokratik ve ılımlı İslam ülkesi” olduğu savıyla “model ülke” bazına oturtuldu.

“Ilımlı İslam Ülkesi” tanımlamasına Genelkurmay sert tepki verdi. (10) (Radikal Gazetesi, 20-3-2004) Buna ilaveten Nisan 2004 ayında Washington’da yapılan Amerikan Türk Konseyi toplantısında bir konuşma yapan Büyükelçi Loğoğlu’nun “Türkiye bir İslam devleti değil, laik bir ülkedir” (http://www.turkpartner.de/D/4/PowellDem.htm ve http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=1124 38&tarih=07/04/2004 ve http://www.deik.org.tr/faaliyet_raporlari.asp?counci lId=&activityId=534) şeklindeki sert uyarısı üzerine, ABD yetkilileri bu tanımlamadan ve buna dayalı “model ülke” söyleminden vazgeçiyor; bunun yerine ne anlama geldiği pek belli olmayan “demokratik ortak” ifadesini kullanmaya başlıyorlardı. Bunların ardından Başbakan Erdoğan da ABD ziyaretinde katıldığı “Ortadoğu” panelinde ABD kongre üyesi Jane Hormon’un “Ilımlı İslam” ifadesine, ılımlı-ılımsız İslam olamayacağı gerekçesiyle tepki gösteriyordu. (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=119 335)

You may also like...

Bir yanıt yazın