1915 Tartışılırken Gözden Kaçırılanlar
Sık Kullanılan Önlem
İçindekiler
Sık Kullanılan Önlem
Büyük Savaş’la birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nda baş gösteren 1915 Krizi’nde kullanılan araçlar nelerdir?
Geçmişte kalan bir konuda tarih ve hukuk bilimleri açısından mümkün olan en adil değerlendirmeyi yapabilmek için öncelikle ve tereddütsüz olarak bu araçlar bilinmelidir.
Türklerle Ermeniler arasında derin ihtilafın kaynağı olan 1915 Krizi’nin yaratılmasında kullanılan üç araç gözlemlemekteyim:
(1) Ermeni Gönüllü Birlikler,
(2) Ermeni Fedailerin Organizasyonları,
(3) Deniz Ablukaları ve Bombardımanları.
Bu araçlardan ilk ikisi bilinçli olarak Ermeni Komiteleri ve onlarla iş birliği yapan Müttefikler tarafından planlanmış ve savaş alanına sürülmüştür.
Üçüncüsü ise savaş koşulları nedeniyledir, rastlantısal ve dolaylıdır.
Ermeni Komiteleri ve Müttefik devletler tarafından hazırlanan iki araç, aniden baş gösteren krizi önlemek için alınabilecek tek zorunlu kararı, Osmanlı Hükümetinin gündemine taşımıştır.
Osmanlı Hükümeti tarafından, bu krizi önlemek için alınan yer değiştirme kararının yaygınlaştırılmasında da rastlantısal olarak ortaya çıkan üçüncü araç etkili olmuştur.
Şimdi incelemelerimden elde ettiğim bu gözlemlerimi sırasıyla açıklayacağım:
1915 Krizi’ni yaratmak için kullanılan araçlardan iki tanesi, Kafkas Cephesi’ndeki “Ermeni Gönüllü Alayları” ve farklı Anadolu vilayetlerinde Taşnak ve Hınçak Komitelerine bağlı olarak kendilerine verilen askeri görevleri yapan “Ermeni Fedailer” adlı silahlı gruplardır.
Bu iki araçla gerçekleştirilen askeri ve yarı-askeri faaliyetler, ana hatlarıyla Müttefik Hükümetlerin bilgisi dâhilindedir; bilinçli ve planlıdır.
Savaş koşulları nedeniyle, Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz kıyıları boyunca Rus, İngiliz ve Fransız donanmalarının bombardımanları bu bölgelerde yerleşik Müslüman ve Hıristiyan toplulukları etkilemiştir.
Osmanlı Hükümeti, sivil ahalinin kendi aralarında çatışmasını önlemek ve Ermenilerin Müttefik kuvvetlerine yardım amacıyla giriştikleri askeri faaliyeti etkisiz kılmak için ek önlemler almak zorunda kalmıştır.
İncelemelerimde Ermeni Komiteleri ile bazı Avrupalı devletlerin doğrudan ve dolaylı anlamda birer müttefik gibi işbirliğini kanıtlayan belgelere ulaştım.
Şu anda bu belgelerle ilgili değerlendirmelerimi konuşmamın dışında tutuyorum.
Yalnızca bir örnek vermek istiyorum:
Osmanlı Hükümeti’nin 27 Mayıs 1915 tarihli yer değiştirme kararından 90 gün önce; 7 Şubat 1915 tarih ve 1185 nolu telgrafta, Rusya Dışişleri Bakanı’na Kafkasya Valisi Varontsov-Daşkov şunları yazmıştır:
“Şu sırada, Zeytun Ermenileri temsilcisi Kafkas ordusu karargâhına geldi. Temsilci, yaklaşık 15,000 Ermeni’nin, Türk ulaşım hatlarına saldırmaya hazır olduğunu, fakat silah ve mermilerinin bulunmadığını ifade etmektedir. Zeytun’un Erzurum’daki Türk ordusunun ulaşım hattına konumu dolayısıyla yeterli miktarda silah ve merminin İskenderun’a getirilmesi oldukça önemlidir. (…) silahların doğrudan doğruya bizim tarafımızdan verilmesinin imkânsız olması nedeniyle, Fransız ve İngiliz (savaş) gemilerindeki Fransız veya İngiliz silahlarının ve mermilerin İskenderun’a getirilmesi hakkında Fransız ve İngiliz yönetimi ile temas kurulması gerektiği düşüncesindeyim.”
Bu telgraf, 9 Şubat 1915 tarih ve 708 nolu telgrafın ekinde Paris ve Londra’ya gönderilmiştir.
Burada bir konuyu açıklıkla belirtmek isterim.
Hükümetler tarafından güvenlik gerekçesiyle sivil toplulukların yerlerinin değiştirilmesi, savaş ve ayaklanmalar nedeniyle sık başvurulan bir yöntemdir.
Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya Hükümeti, savaşın hemen başında Alman ordularının harekât bölgesine yakın Batı Rusya’da bazı sivil toplulukların yerlerini güvenlik gerekçesiyle değiştirmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Hükümeti’nin, Anadolu’nun Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz ve Suriye kıyılarındaki bombardımanlar karşısında uyguladığı güvenlik nedeniyle yer değiştirme önleminin bir benzeri, İkinci Dünya Savaşı’nda ABD Başkanı tarafından Japon asıllı ABD yurttaşları için uygulanmıştır.
Yine İkinci Dünya Savaşı’nda, SSCB Hükümeti tarafından Kırım ve Kafkasya bölgesinde yaşayan Türk asıllı topluluklar, haftalarca süren meşakkatli (brutal) yolculuklarla merkezi Asya’ya gönderilmişlerdir.
Yine İkinci Dünya Savaşı’nda Polonyalı siviller, SSCB Ordusu tarafından oturdukları bölgelerden uzaklaştırılmışlardır.