Dinlerarası Diyalog ve Başkalaştırılan İslâm

2. İslâm Ve Hıristiyanlığı Hz. Meryem'i Hz. Muhammed İle Nikahlayarak Birleştirme

2. İslâm Ve Hıristiyanlığı Hz. Meryem’i Hz. Muhammed İle Nikahlayarak Birleştirme

Kur’an’dan İdrake Yansıyanlar adlı eserinde Gülen, Meryem Suresinin 17. ayetinin meâlini kendi ifadesiyle şöyle verir: “Sonra, insanlardan gizlenmek için bir perde germişti. Ruhumuzu göndermiştik de ona tam bir insan olarak görünmüştü” ve şu yorumunu ilâve eder: “Acaba ne idi bu ruh? Hemen büyük çoğunluğu itibariyle bütün tefsirler, ayeti kerimede: “… ruhumuzu gönderdik…” diye belirtilen ruhun Cebrail (a.s.) olduğunu ifade etmektedirler. Ne var ki, burada Kur’an “Ruh” tabirini kullanıyor; ruh’un tayininde ise ihtilaf vardır. İhtimalin sınırları ise ihtilafın çerçevesini aşkındır; hatta Efendimizin ruhunu içine alacak kadar da geniştir. Evet bu da muhtemeldir; zira Hz. Meryem çok afife ve nezihe bir kadındı. Bu itibarla da gözlerinin içine başka bir hayal girmemişti ve girmemeliydi de. Ona sadece kendisine helal olan biri bakmalıydı. O da olsa olsa Efendimiz olabilirdi; zira o bir münasebetle Hz. Meryem’in kendisiyle nikahlandığına işaret buyuruyordu. Bu açıdan da “Ruh”un Efendimizin ruhu olabileceği de ihtimal dahilindedir…”8

Her ne kadar Gülen cümlesinin sonunda bu konuda başka kanıtlar bulunmadan bunun katiyet ifade etmeyeceğini belirtiyorsa da, söz konusu ayeti böyle yorumladıktan sonra geriye ne kalıyor ki? Gülen, kendi yorumuna Hz.Peygamberi de ortak ederek, “O …. Hz. Meryem’in kendisiyle nikahlandığına işâret buyuruyordu.” Diyor. Hz.Peygamber’in “işâreti” Kenzu’l-Ummal’daki bir rivayettir. Bu rivayet gerçek bir hadis bile olsa, Hz. Peygamber’in Meryem ile nikahının ve zevceleşmesinin Ahiret’te, Cennet’te olacağını belirtiyor9. Gülen’in bu akıl ve mantık dışı yorumlarıyla Hz. İsa’nın annesinin, Hz. Meryem ve babasının, haşa, Hz. Muhammed olarak bu dünyada olmuş bir nikahlanma gibi anlatması dinlerarası diyalog çerçevesinde Hıristiyanlığı ve İslâmı “evlendirmeye” yönelik bir girişimden başka ne gibi bir değeri olabilir?

Gülen’in diyalog için Hz.İsa’ya anlattığımız özel ilgisini, cemaatin bir başka üyesi ve Aksiyon Dergisi’nin editörü İ.Karayeğen de sözleriyle doğrulamaktadır. Söz konusu derginin 470 nolu özel sayısında “İnsanlık O’nu Bekliyor: Hz. İsa” başlıklı bir kapak dosyası hazırlamışktır. Editör şöyle yazıyor: “Müslümanlık ile Hıristiyanlık sanılanın aksine Musaviliğe nisbeten birbirine daha yakındır. Buradaki ortak payda Hazreti İsa (A.S.)’dır. Hz. İsa bizim de peygamberimizdir ve Kur’an’da tek kadın Hz. Meryem aynı zamanda bir surenin de adıdır. Bunlar müşterek çizginin en büyük delilidir. Müdakkik araştırmacılar, teslis inancını terk eden samimi İsaviler ile İslâm Dini arasındaki mesafenin kısaldığını görmektedirler.”10

Görüldüğü gibi Gülen ve cemaatinin Hıristiyanlarla özel ilişkilerini Hz. İsa’nın da Müslümanların peygamberi olduğu inancıyla Hz. İsa üzerinden kuruyorlar. Peki Hz. Musa, Müslümanların inandığı bir peygamber değil mi? Eğer ilişkiler böylece peygamberler üzerinden kurulacaksa niçin Hz. Musa’nın müntesipleri museviler Müslümanlara Hıristiyanlardan daha uzak oluyor? Görüldüğü gibi Hıristiyanlarla ilişkilerini meşrulaştırmak için Gülen ve cemaati çok basit, basit olduğu kadar da eksik bir mantık oyunuyla temellendiriyorlar.

Gülen ve cemaatinin diyalog yaptığı Hıristiyanlar teslis inancını terk etmiş, kendi tabirleriyle “İseviler” midir? Çünkü Hz. İsa, teslisçi değil, tevhidçiydi bize göre. Gülen’in ziyaret ettiği, meşhur mektubunu sunduğu ve mektubunda “diyaloğunuzun bir parçası olacağız” dediği Papa II. John Paul teslisi terk etmiş bir İsevi miydi?

Diyalog için bu tür tutarsız gerekçelere ne gerek görülüyor ki! Vatikan bizi diyaloğa davet etmiştir; biz de katılıyoruz demek kafi değil mi?

You may also like...

Bir yanıt yazın