Zeitgeist Addendum

Venüs Projesi

III. Bölüm
Venüs Projesi

-Açgözlülük ve rekabet insan tabiatının sunucu değildir… Açgözlülük ve kıtlık korkusu aslında yaratılmış ve yaygınlaşmıştır… Bunun direk sonucu, hayatta kalabilmek için birbirimizle kavga etmemizdir. (Bernard Liertaer-Avrupa Birliği Para Sisteminin Kurucusu)

-Adım Jacque Fresco. Endüstriyel tasarımcı ve toplum mühendisiyim. Toplumla ilgileniyorum ve bütün insanlık için bir sistem geliştiriyorum. Hepsinden önce, rüşvet parasal bir icattır, sapkın, insanların hayrı için olmayan bir davranıştır. İnsan davranışlarıyla uğraşıyorsunuz. Ve insan davranışları çevre tarafından belirleniyor. Anlamı, eğer Kızılderililerin yanında büyümüş bir bebek olsaydınız, başka bir şey görmemiş olsaydınız, onların değer yargılarına sahip olurdunuz. Uluslara, kişilere, çocuklarını yetiştiren ailelere, inançlarına ve ülkelerine kadar aynı şekildedir ve bunların bir parçası olarak hissederiz. Yerleşik olarak adlandırdıkları bir toplum kurdular. Şekillendirilebilir bir bakış açısı oluşturdular ve ebedi kıldılar. Bütün toplumlar oluşmuşken ve yerleşik olmamalarına rağmen, kurulu düzene engel olacak yeni fikirlerle savaştılar. Onları güçlü kılan hükümetleri desteklediler. Değişimci politikalar güden insanlar seçilmedi. İşlerine yarayacakları oraya koydular. Toplumumuzdaki yozlaşmanın temellerini görüyorsunuz. Daha netleştirirsem, bütün milletler temelde yozlaştı, çünkü var olan kurumları desteklemeye yöneldiler. Milletleri alçaltmayı veya taraf olduklarını kastetmedim, fakat komünizm, sosyalizm, faşizm, serbest piyasa sistemi ve diğer tüm alt kültürler aynıdır. Esasen hepsi yozlaşmıştır. (Jacque Fresco-Venüs Projesi Yöneticisi)

Sosyal kurumlarımızın en mühim karakteristiği, kendini koruma ihtiyacıdır. Bir şirketin, dinin veya hükümetin en başta gelen olayı, kendi kendini korumasıdır. Örnek olarak bir petrol şirketinin son isteyeceği şey, enerji kullanımının kendi kontrolü dışında olmasıdır. Şirket halk için daha önemsiz hale geldiği için. Aynı şekilde Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve soğuk savaş, gerçekte ABD’nin küresel hegemonyası ve kurulu ekonomik düzeni ebediyen koruyabilmek içindir. Benzer şekilde, inançlar insanları doğal eğilimlerinden dolayı suçlu hissetmelerine koşullandırır. Hepsi, bağışlanmanın ve kurtuluşun tek yolunu kendileri sunarlar. Kendi kendini koruyan bu düzenin kalbinde para yatar. Var olmanın ve gücün koşulu paradır. Bu nedenle, fakir birinin yaşamak için çalmak zorunda kalması doğaldır.

Bütün ihtiyaç karlılığının devam etmesidir. Doğal olarak kar bazlı kurumlardan vazgeçmek zordur. Sadece büyük grupların yaşama mücadelesini tehlikeye atmakla kalmaz, zenginlik ve güçle bezeli imrenilen maddeci hayat stilini de tehlikeye atar. Sosyal olarak gerekliliğine bakılmaksızın bir kurumun var olabilmesinin kesin koşulu para kazandırır veya kar ettirir olmasıdır.

Endüstri

-Benim ne çıkarım var?”, insanların düşündüğü bu. Eğer biri, bir ürünü satarak para kazanıyorsa, kendi düzenini tehlikeye atacak benzer bir ürünü satan diğerleriyle savaşacaktır. Bu yüzden insanlar dürüst değildir. Ve birbirlerine güvenmezler. Biri gelipte size derse: “Tam aradığınız evi buldum”. O bir satıcıdır. Bir doktor “sanırım böbreğinizi almalıyız” dediğinde, bunu yatının parasını ödemek için mi diyor, yoksa gerçekten böbreğim alınmalı bilmiyorum. Parasal düzende insanlara güvenmek zordur. Eğer dükkanıma gelirseniz ve dersem ki; “Elimdeki lamba güzel ama yan taraftaki daha iyidir.” İş hayatında uzun kalamam. İşler yürümez. Etik davranırsam işler yürümez. Sanayi sektörü insanlığa hizmet eder derseniz, bu doğru olmaz. Etik olmaya güçleri yetmez. Sisteminiz insanların hayrına çalışmak için tasarlanmamıştır. Eğer hala anlayamadıysanız, insanları önemseselerdi, ortada taşeronlar olmazdı. Endüstri umursamaz. İnsanları işe almalarının sebebi henüz otomasyona geçmemiş olmalarıdır. Terbiyeden ve ahlaktan bahsetmeyin, gücümüz yetmez ve iş hayatında kalamayız. (Jacque Fresco)

Bunu belirtmek önemli ki, sosyal sistem, Faşist, Sosyalist, Kapitalist veya Komünist olsun, altta yatan mekanizma, para, iş gücü ve rekabettir. Komünist Çin, ABD’den daha az kapitalist değildir. Aradaki tek fark, devletin pazara girme derecesidir. Gerçek “para-izm”dir, gerçek işleyiş, gezegendeki tüm ülkelere rehberlik eder. Paraizm’in en belirgin ve agresif yöntemi, serbest piyasa ekonomisidir. İlk serbest pazar ekonomistlerinin ortaya koydukları başlıca perspektif, – Adam Smith’in ki gibi – toplumu refaha götüren bencillik ve rekabettir. İnsanları azimle çalıştıran, rekabetin yarattığı dürtüdür. Hakkında konuşulmayan şey ise, rekabete dayalı ekonominin, stratejik yozlaşmaya, serveti koruyan güce, sosyal katmanlaşmaya, teknolojide duraklamaya, işçilerin haklarının yenmesine ve hükümetin zengin elitler için olan diktatörlüğüne nasıl hizmet ettiğidir.

Yozlaşma kelimesi, genelde ahlaki bozulma olarak tanımlanır. Eğer bir şirket zehirli atıkları okyanusa para kazanmak için döküyorsa, bir çok insan bunu yanlış bir hareket olarak tanımlar. Güç algılanan bir diğer husussa, Walmart küçük bir kasabaya şube açıp, rekabet edemeyen küçük işletmeleri kapanmaya zorladığında, ortaya gri bir tablo çıkar. Walmart’ın yaptığı kötülük nedir? Yok ettikleri bu küçük işletmeleri neden önemsemeliler ki? Daha da kurnazca olan, bir çalışan, kendisinden daha az maliyetle aynı işi yapan bir makine çıktı diye işinden çıkarıldığı zaman, insanlar bunu kabullenmeye meyillidirler. Bunun acımasız bir hareket olduğunu görmezler. Çünkü temel, zehirli atıklar denize dökülse de, işgücünü azaltmak veya pazarı tekeline almaktır. Sebep aynıdır: Kar sağlamak. Hepsi aynı olan ve insanların iyiliğini her zaman para kazanmaktan sonra düşünen, bencil mekanizmanın farklı çeşitleridir Bu yüzden yozlaşma, para-izm’in ara ürünü değil, en temelinde olandır. Birçok insan bu düzeni çeşitli aşamalarında fark ederken, çoğunluk, bu toplumun yönelimlerini belirleyen ve sadece kendi çıkarını güden sistemin, iyice yayıldığının ve dallanıp budaklandığının farkında değildir.

-Bazı dâhili kaynaklar gösteriyor ki bu şirket kesin olarak ilaçlarına AIDS virüsü bulaşmış olduğunu biliyordu. Bu tedaviyi ABD’de piyasadan kaldırdılar ve ardından Fransa, Avrupa, Asya ve Latin Amerika’ya yaydılar. ABD hükümeti bunun olmasına izin verdi. FDA bunun olmasına göz yumdu ve şimdi hükümet tamamen kafasını çeviriyor. Binlerce masum hemofili hastası AIDS virüsü yüzünden öldü. Şirket AIDS virüsü bulaşmış olduğunu kesinlikle biliyordu. Bunu yaydılar çünkü bunun kar getiren bir felakete dönüşmesini istediler. (MSNBC)

-Gördüğünüz gibi, insanlar yozlaşmanın içinde yetişmiş. Hepimiz birbirimizi kazıklıyoruz ve bu tip davranışın topluma uygun olacağını düşünemezsiniz. (Jacque Fresco)

Politika

-Kime oy vereceklerini bilememe duygusu. Para bazlı ekonomiyle imkansız olan, demokrasi kuralları çerçevesinde düşünürler. Eğer seçim kampanyası için daha fazla paranız varsa, hükümette istediğiniz görev için, bu demokrasi değildir. Bu parası olanlara hizmet eder ve her zaman zengin elitlerin, diktatörlüğü olur. (Jacque Fresco)

-Ya ülkede demokrasiye sahip olabiliriz, ya da büyük zenginlikleri elinde tutan bir kaç kişiye, ama ikisi birden olmaz. (Louis Brandeis-Yüksek Mahkeme Yargıcı)

Başkanlık adayları listesine daha önce görmediğimiz şahısların mucizevi şekilde girmesi, değinilmesi gereken enteresan bir gözlemdir. Nasıl olduysa aynı sosyal görüşte olan, çok zengin insanlardan oluşan küçük bir gruptan, seçim yapmak durumunda kaldınız. Tabi ki bu bir şaka. Seçim pusulasındaki insanlar da aynıdır. Çünkü ekonomi devleri tarafından düzene uyacak olanlar önceden belirlenir. Demokrasinin bu kandırmacasını kavrayanlar bile sık sık, “eğer dürüst ve ahlaklı politikacıları başa geçirirsek, o zaman işler yoluna girer” der. Bu fikir mantıklı gelse de, bu kurgulanmış dünya görüşümüz, maalesef diğer bir yanlış düşüncedir. Gerçekten neyin önemli olduğuna gelirsek, politika kurumunun ve politikacıların, dünyamızı ve toplumumuzu güzelleştirmekle alakaları yoktur.

-Problemleri çözebilecek olan politikacılar değildir. Teknik olarak kapasiteleri uygun değildir. Problemlerin nasıl çözüleceğini bilmezler. Samimi olsalar bile, problemleri çözmeyi bilmezler. Arıtma tesislerini yapanlar teknisyenlerdir. Elektriği size sunanlar teknisyenlerdir. Motorlu taşıtlarınızı size veren, evinizin ısınmasını ve yazın serinlemesini sağlayan, sorunları çözen teknolojidir, politikacılar değildir. Politikacılar sorunları çözemezler, çünkü bunun için yetiştirilmemişlerdir. (Jacque Fresco)

Çok az insan hayatlarımızı iyileştiren şeyin ne olduğunu durup düşünür. Para mı? Tabi ki değil. Kimse parayı yiyemez veya parayı depoya koyup arabayla gezemez. Politika mı? Politikacıların bütün işi yasalar çıkarmak, bütçe ayarlamaları yapmak veya savaş ilan etmektir. Din mi? Tabi ki değil. Din, ihtiyacı olanlara manevi teselli sağlamaktan başka, hiçbir işe yaramaz. Bizlerin insanoğlu olarak sahip olduğu gerçek ödül, hayatlarımızın güzelleşmesini sağlayan yegane şey olan, teknolojidir.

Teknoloji

Teknoloji nedir? Teknoloji bir kalemdir, haberleşebilmek ve iletebilmek için düşünceleri kâğıt üzerine aktaran. Teknoloji bir otomobildir, ayaklarınızın sunduğundan daha hızlı seyahat imkânı sunan. Teknoloji bir gözlüktür, ihtiyacı olanlara görme kabiliyeti sağlayan. Uygulanan teknoloji, insanların ihtiyaçlarının uzantısıdır. İnsanları angarya ve problemlerden kurtarır, insanın sarf ettiği emeği azaltır. Bugün ki hayatınızın telefon olmasa nasıl olacağını hayal edin veya bir fırının veya bilgisayarın veya uçağın. Evinizdeki kullanıma hazır aldığınız her şey; kapı zilinden masaya, bulaşık makinesine, teknisyenlerin yaratıcı bilimsel zekâlarıyla üretilmiş olan teknolojidir. Para, politika veya din değil. Bunlar yanlış kurumlar.

-Milletvekilinize mektup yazmanız fantazidir. Size derler ki , “bir şey yapılmasını istediğinizde milletvekillerinize yazın”. Washington’daki adamlar teknolojide çok ileri olmalılar, ya da insanlıkta, ya da suçu önlemede, insan davranışına şekil veren bütün etmenlerde. Milletvekilinize yazmak zorunda değilsiniz. Onlar ne tip insanlardır ki, o işi yapmak için tayin edilmişlerdir? Gelecek büyük zorluklara sahip… Ancak politikacılardan yükselen soru şudur: Proje kaça mal olacak? Soru kaça mal olacağı değildir. Kaynaklara sahip miyiz? Bugün elimizdeki imkanlar herkesi ev sahibi yapacak, dünya çapında hastaneler yapacak, dünya çapında okullar yapacak kadardır ve, en iyi ekipmanlarla laboratuarlarda tıbbi araştırmalar yapmak ve eğitim vermektir. Her şeye sahibiz ama parasal sistemin içindeyiz ve parasal sistemin içinde çıkar vardır. (Jacque Fresco)

Bencillikle birlikte çıkar düzenini yaşatan ana mekanizma nedir? Özündeki rekabetçiliği barındıran gerçek şey nedir? Yüksek verimliliği ve dayanıklılığı mı? Hayır. Tasarımında böyle bir şey yoktur. Kar amaçlı toplumuzda üretilen her şey kısa bir süre için dayanıklı veya verimlidir. Öyle olmasa, ortada ne bir yılda multi-milyon dolarları bulan otomobil servis endüstrisi ne de daha modası geçmeyen ve ortalama ömrü 3 aydan daha az olan elektronik malzemeler olurdu. Bolluk mu? Kesinlikle değil. Bolluk, arz – talep dengesini bozan, olumsuz bir şeydir. Eğer bir elmas şirketi normalden 10 kat fazla elmas bulursa, bu elmas arzının artmasına neden olur. Bu da elmasın fiyatının ve getirdiği karın düşmesi anlamına gelir. Gerçek olan; verimliliğin, sağlamlığın ve bolluğun, kar dünyasının düşmanı olduğudur. Bir cümleyle özetlersek; Kar oranlarını arttıran kıtlıktır.

Kıtlık

“Kıtlık nedir? Ürünleri daha değerli kılmaya yarar. Petrol üretiminin yavaşlaması, petrolün fiyatını arttırır. Elmasın az bulunması fiyatını yüksek tutar. Kimberly elmas madeninde elmasları yakarlar. Karbon haline gelir. Fiyatlar yüksek kalır.” (Jacque Fresco)

O zaman, endüstri için yararlı bir durum olan kıtlık, gerçekten ya da manipülasyonla da olsa, toplum için ne anlama gelir? Anlamı; sağlamlık ve bolluk bu kar amaçlı sistemde asla ve asla var olamayacaktır. Bu sistemin doğasına terstir. Savaşsız ve yoksulluğun olmadığı bir dünya imkânsızdır. Teknolojide sürekli artan bir ilerleme imkânsızdır. Etkinliğine ve üretkenliğine rağmen. En dramatik olansa, insanlardan, gerçekten ahlaklı ve makul davranmalarını beklemek imkânsızdır.

-İnsanlar içgüdü kelimesini kullanırlar çünkü davranışı önemsemezler. Otururlar ve eksik bilgi ile değerlendirirler ve şöyle şeyler derler: “insanlar kesin bir yol çizdiler”, “hırs doğal bir şeydir”. Sanki yıllarca üzerinde çalışma yaptılar. Elbise giymek kadar doğaldır. (Jacque Fresco)

-İstediğimiz ise, problemlerin sebeplerini ortadan kaldırmaktır. Açgözlülüğü, bağnazlığı, önyargıları ve birilerinin sırtından geçinmeyi, elit grupları ortadan kaldırmak. Hapishanelere olan ihtiyacı ortadan kaldırmak ve refah sağlamak. Bu sorunlar daima vardı, çünkü daima kıtlık içinde yaşadık ve kıtlığı yaratan para sistemiyle. (Roxanne Meadows-Venüs Projesi)

-Eğer sosyal saldırganlaşmayı yaratan koşulları tamamen yok ederseniz, var olamaz. Adamın biri diyor ki: “Dinleyin, bunlar doğuştan mı?” Hayır değil. (Jacque Fresco)

-İnsan doğası yoktur, insan davranışları vardır ve tarih boyunca değişim göstermiştir. Bağnaz olarak, açgözlü olarak veya kin dolu olarak dünyaya gelmediniz. Bunları toplumdan aldınız. (Roxanne Meadows)

-Savaş, yoksulluk, açlık, mutsuzluk, insanların ızdırabı, parasal düzende değişmeyecektir. Olursa da çok az önem taşıyan değişimler olacaktır. Ben, kültürümüzü ve değerlerimizi, Dünya’nın taşıyabileceği kapasite doğrultusunda yeniden tasarlamaktan bahsediyorum. bizim değerlerimiz, dünyanın kapasitesine bağlı olmalı, Dünya’yı bazı insanların fikirlerine veya bazı politikacıların söylemlerine göre şekillendirmekten, ya da dinsel heveslerin, insan sorunlarına çözüm getirmesinden değil. Venüs Projesi bunun hakkındadır. Birazdan konuşacağımız toplum, hapsetme, hapishaneler, polis zulmü ve yasalar gibi bütün eski batıl inanışlardan kurtulmuştur. Bütün yasalar kalkacaktır ve meslekler olmayacaktır, brokırlar ve bankacılar, reklamcılık olmayacaktır. Bitecekler! Sonsuza kadar! Çünkü artık işe yaramayacaklar. (Jacque Fresco)

İnsan zekâsıyla tasarlanmış teknolojinin, hayat kalitemizi arttırdığını ve insanlığı özgür kıldığını anladığımızda, en önemli konunun Dünya kaynaklarının akıllı kullanımı olduğunu kavrayacağız. Bizi refaha götürecek yolda ilerleyişimiz, doğal kaynaklardan elde ettiğimiz materyallerle olacak. Bunu anladığımızda göreceğiz ki, para bu kaynakların önünde bir engeldir. Neredeyse her şeyin bir ekonomik sebebi vardır. Neden bu kaynakları elde etmek için paraya ihtiyaç duyalım? Bunun sebebi gerçek veya varsayılan kıtlıktır.

Genellikle hava ve musluk suyu için para vermeyiz, çünkü onlarda büyük bolluk var. Satmak çok anlamsız olur. O zaman, akla yatkın olan; Eğer evler, şehirler ve ulaşım gibi toplumumuzdaki her şeyi yaratmak için uygun kaynaklar ve teknolojiler yeterli bollukta olsaydı, bir şeyleri satmaya gerek kalmayacaktı. Aynı şekilde, eğer otomasyon ve makineler, insanları iş gücü olmaktan kurtaracak kadar teknolojik açıdan gelişmiş olsalardı, ortada iş sahibi olmak için hiçbir sebep kalmayacaktı. Ve bu sosyal bakış açısıyla, paranın olması için de sebep olmayacaktı. Ardından kilit soru geliyor: Dünya üzerinde yeterli kaynaklara sahip miyiz? Her şeyin ücretsiz olarak elde edilebildiği ve işçiliği gerektirmeyen, bolluk içinde bir toplum yaratacak, teknolojik anlayışa sahip miyiz? Evet, sahibiz. Bunu minimum düzeyde mümkün kılabilecek kaynaklara ve teknolojiye sahibiz. İleride hayat standartlarının yükselmesi ile, insanlar bizim medeniyetimize bakıp, ne kadar ilkel ve ham bir toplummuşuz diyecekler.

-Venüs Projesi’nin önerdiği, günümüz öğretilerinden tamamen farklı bir sistemdir. (Jacque Fresco)

-Bilim adamlarından hiçbir zaman, sıkıcı ve monoton işleri ortadan kaldırmalarını, ulaşımdaki kazaları ortadan kaldırmalarını, insanların yüksek yaşam standartlarına sahip olabilmelerini, yiyeceklerimizdeki zehirleri ortadan kaldırmalarını veya temiz ve verimli enerji kaynakları bulmalarını istemedik. Bunu yapabiliriz. Kaynak bazlı ekonomi ile parasal sistem arasındaki en büyük fark; kaynak bazlı ekonomi insanlarla ve onların refahı ile ilgilenir. Parasal sistem kurulduğundan beri insanların bu ihtiyaçları çarpıtılarak ikinci plana atıldı. Her şey ne kadar para kazanıldığına bağlı oldu. Toplumdaki sorun, eğer çözüldüğünde para kazandırmıyorsa, çözüme kavuşturulmadı. Kaynak bazlı ekonomi, bugüne kadar denenenlerden hiçbirine benzemez. Bugün sahip olduğumuz teknoloji ile bolluk yaratabiliriz. Bu herkesin hayat stilini güzelleştirebilirdi. Teknolojiyi akıllıca kullanırsak ve doğayı korursak, Bütün dünyada bolluk olur. (Roxanne Meadows)

-Bu çok farklı bir sistem Toplum, teknolojinin durumu hakkında yeterli düzeyde bilgilendirilmediği için, hakkında konuşmak oldukça zor. Enerji Artık fosil yakıtlarını kullanmak zorunda değiliz. Doğayı kirleten hiçbir şeyi kullanmak zorunda değiliz. Kullanıma hazır bir sürü enerji kaynağı var. (Jacque Fresco)

Alternatif enerji kaynakları adı altında, kuruluşlar tarafından ortaya atılan, hidrojen, biyoyakıtlar hatta nükleer enerji bile oldukça yetersiz, tehlikeli ve yalnızca, sermayenin oluşturduğu kar amaçlı düzeni devam ettirme amaçlıdır. Propagandaların ve kendi kendine hizmet eden çözümlerin arkasına baktığımızda, bunların enerji şirketleri tarafından ileri sürüldüklerini görürüz. Güç üretimi için temiz, bereketli ve yenilenen enerjilerin, görünüşe bakılırsa sınırsız olduğunu bulduk. Güneş ve rüzgâr enerjisi toplumca en iyi bilinenleridir. Fakat bu kaynakların gerçek potansiyeli hala açıklanmadı. Güneş enerjisi, güneşten üretilir ve çok bereketlidir. Öğle saatlerinde güneş ışığının 1 saatlik bölümü, Dünya’nın 1 yılda tükettiği enerjiden daha enerji fazla içerir. Bu enerjinin sadece %1’ini yakalayabilirsek, Dünya asla benzin, gaz veya benzeri yakıtları kullanmak zorunda kalmaz. Kuşku yaratan, mevcut olmaması. Ancak teknoloji bundan yararlanacaktır. Günümüzde başarıyla sonuçlanmış, birçok ileri düzey çalışma vardır, pazarı paylaşmak istemeyen, kurulu enerji düzenlerince engellenmiş olmalarına rağmen. Ayrıca rüzgâr enerjisi var. Rüzgâr enerjisi, uzun zaman yetersizlikle suçlandı. Bölgesel olmasından dolayı, pratik değil dendi. Bu doğru değildir. ABD Enerji Bakanlığı, 2007’de Amerika’nın 50 eyaletinin sadece üçünde rüzgâr tamamen yakalanabilirse, elde edilen enerjinin bütün ulusa yeteceğini kabul etti.

Gel-git’ten elde edilen dalga gücü oldukça az bilinir. Gel-git gücü okyanustaki Gel-git hareketinden elde edilir. Bu hareketi yakalayan türbinler enerji üretirler. Birleşik Krallık’da 42 alan şunun için kullanışlıdır. Öngörüde bulunursak, Birleşik Krallık’ın enerjisinin %34’ü, sadece gel-git gücünden elde edilebilir. Dalga gücü, okyanusun yüzeyindeki hareketlerden enerji elde eder. Bu enerjide, yılda 80.000 teravatt-saatin üstünde bir potansiyel tahmin ediliyor. Bu da demek oluyor ki, gezegenin enerji kullanımının %50’si sadece dalga gücünden elde edilebilir. Şunu belirtmek önemlidir ki; Gel-git, dalga, güneş ve rüzgar gücünün toplanması için, kömür, benzin, gaz, biodizel, hidrojen ve diğerlerinden farklı olarak, hemen hemen hiçbir ön hazırlık gerekmemektedir. Sadece bu dört kaynağın, kombine olarak, teknoloji ile verimli şekilde toplanması, Dünya’ya sonsuza kadar enerji sağlayacaktır. Bunların hepsini geride bırakacak, diğer bir temiz ve yenilenen enerji formu daha var. Jeotermal güç.

Isı madenciliği de denen Jeotermal enerji, su kullanılan basit bir işlemle devasa miktarda temiz enerjiyi mümkün kılar. 2006’da, jeotermal enerji konusundaki MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) raporuna göre, 13.000 zetajullük bir enerji Dünya’da kullanılabilir halde bulunmaktadır. 2000 zetajullük kısmı ise ileri teknoloji ile çok kolay bir şekilde elde edilebilmektedir. Gezegendeki bütün ülkelerin bir yıllık toplam enerji tüketimleri ise, Yarım zetajul kadardır. Bu demek oluyor ki gezegenin 4000 yıllık enerjisi, sadece bu kaynaktan elde edilebilir. Dünya’nın ısı üretiminin sürekli yenilendiğini düşünürsek, bu enerji gerçekten sınırsızdır. Sonsuza kadar kullanılabilir.

Bu enerji kaynakları temiz yenilenen kullanıma hazır kaynaklardan sadece birkaçı. Zamanla daha fazlasını bulacağız. En önemli olaysa bütün bu enerji bolluğunun kirlilik yaratmaması, idareli kullanım gerektirmemesi ve parasız olmasıdır. Peki ya ulaşım? Bizim toplumumuzda ulaşım, otomobil ve uçak gibi, ağırlıklı olarak fosil yakıtlar kullanan araçlarla olur. Otomobile gelince, batarya teknolojisi elektrikli bir arabaya saatte 100 mil yaptırabilecek ve bir şarjla 200 milden fazla yol götürebilecek enerji sağladı. Bu teknoloji yıllardır var. Ancak, batarya patentleri pazardaki payı belirleyen petrol endüstrisi tarafından kontrol edildiğinden ve enerji endüstrisi politik baskı yaptığından, bu teknolojinin ulaşılabilirliği ve geliştirilmesi sınırlandırıldı. Dünyadaki bütün araçların elektrikli ve, sıfır petrol ihtiyacı ile tamamen temiz olamamasına, ahlaksız kar açlığından başka hiçbir engel yoktur. Uçaklar da dâhil olmak üzere, bu seyahat çeşitlerinin yetersiz, kullanışsız, yavaş ve çok fazla kirlilik yaratır olduğunu fark ettik. Bu bir maglev tren (magnetic levitation – manyetik yükselme). İtici güç için mıknatıslar kullanır. Manyetik bir alanda tamamen asılıdır ve bir yolcu uçağının kullandığı enerjinin, %2’sinden daha az enerjiye ihtiyaç duyar. Trenin tekerlekleri yoktur, bu yüzden raydan çıkacak bir şey de yoktur. Bu teknolojinin versiyonlarının, Japonya’da kullanılan en güncelinin maksimum sürati 581 km/saattir. Ancak bu versiyon artık eskidi.

Venüs Projesi ile bağlantısı olan ET3 adlı bir organizasyon, su altında veya karada, sürtünmesiz ve hareketsiz bir tüpün içinde, 6440 km/saat hızla gidebilen çift yollu bir maglev tren tasarladı. Los Angeles’den New York’a öğlen arası için gittiğinizi veya, Washington’dan Pekin’e 2 saatte gidebildiğinizi hayal edin. Bu kıtasal ve kıtalararası seyahatin geleceğidir. Hızlı, temiz, bugün aynı amaçla kullandığımız enerjinin sadece küçük bir kısmıyla. Aslında, maglev teknolojisi, ilerlemiş batarya ve jeotermal enerji ile beraber, bir daha fosil yakıtların kullanılmasına gerek yoktur. Bunu şimdi yapabiliriz, eğer kar amaçlı yapı tarafından engellenmezsek.

Çalışma.

-Şimdilerde Amerika faşizme yöneldi. Amerika’nın baskın felsefesinin ve dinin, faşist bakış açısını destekleme eğilimi var. Amerikan endüstrisi faşist bir yapıdır. Eğer bunu anlayamazsanız zamanı geldiğinde diktatörlüğün içinde uyanacaksınız. (Jacque Fresco)

-Bizlere iş sahibi olup çalışmanın saygınlık getirdiği fikri verildi. Bakıyorum da, bu maaşlı kölelik! (Roxanne Meadows)

-Hayatınızı alın terinizle kazanmanız gerektiğine inandırıldınız. Bu, insanları bilgisiz kılan sıkıcı ve monoton işlerden kurtarıp, onları özgür kılmaktan geride tutmak, onları soymaktır. Bahsettiğimiz toplumda, ki kaynak bazlı ekonomidir. Makineler insanları özgür kılar. Görüyorsunuz, hayal edemiyoruz, çünkü öyle bir dünyayı hiç tanımadık. (Jacque Fresco)

Otomasyon

Tarihe baktığımızda, makine otomasyonunun ilerleyişini çok net olarak görürüz. Yavaşça işçilerin yerini almaktadır. Asansör görevlisinin yok oluşundan, nerdeyse tamamen otomasyona bağlı olan bir araba fabrikasına. Aslen, teknoloji ilerledikçe insan gücüne olan ihtiyaç da giderek azalmaya devam edecek. Para bazlı işçilik sisteminin yanlışlığını kanıtlayan, ciddi bir çatışmaya neden olacak. İnsanların istihdam edilmesi, teknolojik ilerleme ile direk rekabet halindedir. Endüstri temel önceliği kazançlılığa verdiğinden, insanlar sürekli işten çıkartılacaklar ve yerlerine makineler geçecek.

-Endüstri, iş gününü kısaltmak için makine kullandığında, küçülmeye gider. Dolayısıyla siz işinizi kaybedersiniz ve makinelerden korkma hakkınız olur. (Jacque Fresco)

Yüksek teknolojili, kaynak bazlı ekonomide, abartısız söyleyecek olursak, bugünkü işlerin %90’ı, makineler tarafından halledilebilir. İnsanları kölelik olmadan hayatlarını yaşayabilmeleri için özgür bırakmak, teknolojinin olayı budur. Zamanla, nano teknoloji ve diğer ileri bilim dalları ile karışık tıbbi ameliyatları yapan makinelerin olacağı düşüncesi hiç de uzak değil. Üstelik insanların bugün elde ettiği başarıdan daha yüksek başarı oranları ile. Yol nettir fakat, kazanç için işçiye ihtiyacı olan para bazlı yapımız, süreci bloke eder. İnsanların yaşayabilmeleri için işe ihtiyaçları vardır. Sonuç şu ki; bu sistem gitmeli. Yoksa asla özgür olamayacağız ve teknoloji sürekli olarak durdurulacak.

-Lağımları temizleyen makinelerimiz var ve insanlar o işten kurtuldu. Makinelere insan performansının uzantısı olarak bakılmalıdır. (Jacque Fresco)

Üstelik bugünkü birçok mesleğin, kaynak bazlı ekonomide var olmasının anlamı yoktur. Paranın idaresiyle alakalı her şey gibi, kanuni sistemde kendi kendini idame eder. Para olmasa bugün işlenen suçların birçoğu olmazdı. Hemen hemen bütün suç çeşitleri para sisteminin sonucudur, ya direk alakalıdır ya da ekonomik bunalımın yarattığı ruh halindendir. Bu yüzden de yasalar işe yaramaz hale geldi.

-Otobanlara “yağmurda kaygandır dikkatli geçin” levhası koymak yerine kayganlığı önleyici kaplamalar koyulmalıdır, böylece ıslakken kaygan olmaz. Sarhoş biri arabasına bindiğinde ve araba yoldan dolayı sallandığına, aslında çok az bir sallanma hareketi olur. Ama o araba yoldan çıkacaktır. Kanun değil, çözüm gerekli. Arabalara sonar ve radar koyarsanız birbirlerine çarpmazlar. İnsan yapısı kanunlar, oluşan sorunlarla başa çıkmaya çalışırlar, fakat sorunların nasıl çözüleceğini bilmemek, insanlara kanun yaptırır. (Jacque Fresco)

En çok özelleştirme yapılmış ve gezegendeki en kapitalist ülke olan ABD’de, dünyadaki en büyük hapishanelerin ve en çok mahkumun olması, sürpriz olmasa gerek. Bu sayı her yıl daha da artmaktadır. İstatiksel olarak bu insanların çoğu, toplumun eğitimsiz, sosyal haklardan mahrum ve fakir kesimlerinden gelmektedir. Yapılan propagandaya ters olarak, suça ve şiddete yönelmek; bu çevresel koşullamadandır. Bu konuyla ilgili, toplumumuz başka şekilde düşünse de, yasalarımız ve hapishane sistemlerimiz, toplumumuzun bu davranışların kökünü nasıl değerlendirdiğinin örnekleridir. Hapishaneler ve polis teşkilatı için, her yıl milyarlar harcanıyor. Suç işlemenin en temel sorumlusu olan yoksullukla ilgili programlara ise, bunun çok küçük bir kısmı harcanır. Kıtlık ve ihtiyaç yaratan ve bunu isteyen ekonomik sistemimiz var olduğundan beri, suç bitmemiştir.

Dürtü

-İnsanlar yaşamları için olan ihtiyaçlarına, Borçla, takasla, ticaretle ulaşmasalardı, çok farklı davranırlardı. Bütün bunların ücretsiz olmasını istersiniz. Diyelim ücretsiz oldu. “İnsanları ne motive edecek?” “İstediği her şeye sahip olan, güneşin altında yan gelip yatar.” Kullandıkları sis perdesi budur. Günümüz kültüründe insanlar, para sistemiyle güdülmeye alıştırılmıştır. “Eğer her şeye ulaşma imkanları olsa, neden bir şey yapmak istesinler ki?” “Güdülerini kaybedeceklerdir.” Para sistemini desteklemek için size öğretilen budur. (Jacque Fresco)

-Bu senaryodan parayı çıkardığınızda, çok farklı dürtüler olacaktır. (Roxanne Meadows)

-İnsanlar hayat için gerekenlere sahip olduğunda, dürtüleri değişir. “Ay ve yıldızlara ne dersiniz?” Yeni dürtüler oluşur. Beğendiğiniz bir resim yaptığınızda, onu birilerine vermekten keyif alacaksınız, satmaktan değil. (Jacque Fresco)

Eğitim

-Bugüne kadar gördüğüm birçok eğitim, mesleklere yönelik insanlar yetiştirmek içindi. Çok spesifikti. Genele, hayata yönelik değillerdi. Bir sürü konu hakkında doğru dürüst bir şey bilmeyen insanlar. Bence çok şey bilen insanları, alıp savaşa götüremezsiniz. Eğitim tamamen ezbercidir. Problemlerin nasıl çözüleceği öğretilmiyor. Eleştirel düşünme konusunda, gereken beceriler kazandırılmıyor. Kaynak bazlı ekonomide, eğitim çok farlı olacaktır. (Roxanne Meadows)

-Toplumumuzun en büyük sorunu, zihinsel gelişim ve herkesi kendi potansiyelini en üst düzeyde kullanmaya motive etmektir. Çünkü bizim felsefemiz insanları daha bilinçli hale getirmek ve herkesin dünyada bir payı olmasını sağlamaktır. (Jacque Fresco)

-Sizin çocuklarınızın daha zeki ve bilinçli olması, benim hayatımı da güzelleştirecektir. Çünkü çevrelerine ve benim yaşamıma daha fazla faydalı olacaklardır. Kaynak bazlı ekonomide tasarladığımız her şey, toplumla uygulanacak ve topluma dayalı olacaktır. Ve bunu engelleyen hiçbir şey olmayacaktır. (Roxanne Meadows)

Uygarlık

-Vatanseverlik, silahlar, ordular, donanmalar, bunlar hala uygarlaşamadığımızın göstergeleridir. Çocuklar anne ve babalarına soracaklar: “Makinelerin gerekli olduğunu fark etmediniz mi?” “Kıtlık yarattığınız sürece savaşların kaçınılmaz olacağını göremediniz mi baba?” “Apaçık ortada değil mi?” Tabi ki, çocuklar anlayacaklar, sadece kurulu düzene hizmet eden ve onu yücelten kuş beyinliler olduğumuzu. Bizler iğrenç ve hasta bir topluluğuz. Tarih kitaplarını değiştiremeyiz. Büyük ulusların küçük ulusların topraklarını aldığından, şiddet ve vahşet kullanıldığından söz edecekler. Bahsettiğimiz tarihin, uygarlığın başlangıcından bu yana, yozlaşmış olduğunu fark edeceksiniz. Ne zaman Dünya hep birlikte çalışırsa, bir araya gelmiş bir Dünya, insanlığın iyiliği için çalışan bir Dünya, kimsenin diğerinin emrinde hizmet etmediği bir Dünya, sosyal katmanlaşmanın olmadığı, parası olan seçkinlerin, seçkinliğin her çeşidinin, Dünya’dan tamamen temizlendiği bir düzen belirecektir. Devlet hiçbir şey yapmaz çünkü devlet yoktur. Savunduğum sistem, kaynaklara dayalı küresel ekonomi mükemmel değil, ama sahip olduğumuz sistemden kat kat daha iyi. Mükemmele asla erişemeyiz. (Jacque Fresco)

You may also like...

Bir yanıt yazın