Türk Telekom’un Özelleştirilmesi – Bir Talan’ın Hikayesi

II.E - Türk Telekom'la Birlikte Bedelsiz Verilen Değerler

II.E – Türk Telekom’la Birlikte “Bedelsiz” Verilen Değerler

Gerek İmtiyaz Sözleşmesinde, Gerek Hisse Devir Sözleşmesinde gerekse ihale şartnamelerinde bir hüküm bulunmadığı için, aslında Türk Telekom’a devir edilmemesi gereken bazı hak ve değerler Türk Telekom ile birlikte Oger Telecom’un kullanımına geçmiştir. Bunları; Türk Adı, Türk Telekom Müzesi, Türk Telekom Spor Kulübü ve Sağlık Yardım Sandığı olarak sıralayabiliriz.

1) Türk Adı

Şirketlerin isimlerini seçerken bazı yasal kısıtlamalara tabi tutulması kaçınılmazdır. Nitekim Türk Ticaret Kanunun 48. maddesinde, ” (Türk), (Türkiye), (Cumhuriyet) ve (Milli) kelimeleri bir ticaret unvanına ancak İcra Vekilleri Heyeti kararıyla konabilir.” Hükmü yer almaktadır. Bakanlar Kurulu da bu konuda karar verirken şirketin sermaye yapısını ve iştigal konusunu göz önünde bulunduracağı – bulundurması gerektiği – , haksız rekabeti engellemeyi hedefleyeceği – hedeflemesi gerektiği- kuşkusuzdur.

Türk Telekomünikasyon A.Ş, %55 hissesinin Oger Telekom’a devredildiği tarihten bu yana hem unvanında, hem de markasında (Türk Telekom) “TÜRK” kelimesini kullanmaya devam etmektedir. Bu süre zarfında, Resmi Gazetede, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin “TÜRK” ismini kullanabileceği yolunda bir Bakanlar Kurulu kararı da yayınlanmamıştır. Bu hususla ilgili olarak; “Türk Telekomünikasyon A.Ş Kanunla kurulmuştur, tüzel kişiliği devam etmektedir, dolayısıyla Türk adını kullanması için yeni bir bakanlar kurulu kararına gerek yoktur.” Şeklinde itirazda bulunmak da mümkündür. Ancak; bir Şirketin sermaye yapısı değiştikten, daha açık ifadeyle %50’den fazlası yabancı sermayenin eline geçtikten sonra; Türk, Türkiye, Cumhuriyet gibi isimleri muhafaza ettiği bir örnek bulamadık. Sermaye yapısı değiştikten sonra, genelde Şirketler ticaret unvanlarındaki Türk, Türkiye, Cumhuriyet kelimelerini kaldırmaktadırlar. Hemen iki örnek verelim, Türk Petrol ve Madeni Yağlar Türk A.Ş (Türk Petrol) 12 Eylül 1988’de sermaye yapısı değiştikten sonra adını da Turcas Petrol A.Ş olarak değiştirmiştir. Keza, Türk Dış Ticaret Bankası (Dışbank) çoğunluk hisselerinin yabancı yatırımcılara satılması sonrası yaptığı Olağanüstü Genel Kurulda, ticaret unvanını Fortis Bank olarak değiştirmeye karar vermiş ve bu kararı uygulamıştır.

Öte yandan Türk Ticaret kanununun 57. maddesinin 3. fıkrasında da; “Kendi şahsi durumu, emtiası, iş mahsulleri, ticari faaliyeti veya ticari işleri hakkında yanlış veya yanıltıcı malumat vermek” haksız rekabete yol açan, hüsnüniyet kurallarına aykırı fiiller arasında sayılmıştır.

Bugün Türk Telekomünikasyon AŞ’nin müşterilerinden önemli bir bölümü, Şirketin özelleştiğinden, bir bölümü de sermayesinin %55’inin yabancılara ait olduğundan haberdar değildir. Şirket, ismindeki “TÜRK” kelimesi nedeni ile hâlâ bir kamu şirketi gibi algılanmakta, kamuya duyulan güvenden yararlanmakta, kendini yenileyememesine, müşteri ilişkilerinde bir gelişme sağlayamamasına rağmen, bu durum, müşterilerince kamu şirketi olarak algılandığı için hoşgörü ile karşılanmaktadır. Bazı Mülki Amirler bile Türk Telekomünikasyon AŞ’yi bir kamu şirketi gibi görmekte, yalnızca kamu kuruluşlarının katıldıkları İl Koordinasyon kurullarına Türk Telekom yetkililerini de davet etmektedirler. Bu hatalı algılama, sektörde tam rekabetin gerçekleşmesini engellemekte, yeni oyuncuların pazardan yeterli pay alamamalarına neden olmaktadır. Türk Telekomünikasyon A.Ş, ticaret unvanını ve markasını değiştirmeyerek, “Türk’ün adını sömürmektedir.”

Harriri’lerin %55 hissesine sahip olduğu, Paul Doany’nin Genel Müdür ve CEO olarak görev yaptığı Türk Telekomünikasyon AŞ’nin ticaret unvanında “Türk” kelimesinin yer alması, bana komik ötesi bir olay olarak gözüküyor. Ayrıca, Osmanlı Meclisi Mebusanında konuşan Rum Mebus Boşo Efendinin, kendisinin Osmanlılıkla alakasının olmadığını vurgulamak için söylediği cümleyi hatırlatıyor: “Ben ancak Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım” [Osmanlı Bankası, “Osmanlı” ismini taşımasına karşın, Fransız sermayeli bir banka idi]

Kısacası; Türk Telekom da, ancak Harriri’ler kadar Türk’tür.

Dolayısıyla hukuki olmayan, hukuki olsa bile etik olmayan, yanlışlığı tartışmasız olan bu komediye bir son verilerek, şirketin ticaret unvanındaki ve markasındaki “Türk” kelimesi kaldırılmalıdır.

2) Türk Telekom Müzesi

Özelleştirme İdaresi Başkanlığının Hazırladığı ve web sitesinde yayımlanan “Türkiye’de Özelleştirme” isimli çalışmada, Özelleştirme Programının Amacı şu şekilde tanımlanıyor; “Özelleştirme ile devletin ekonomideki sınai ve ticari aktivitesinin en aza indirilmesi hedeflenirken, rekabete dayalı piyasa ekonomisinin oluşturulması, devlet bütçesi üzerindeki KİT finansman yükünün azaltılması, sermaye piyasasının geliştirilmesi ve atıl tasarrufların ekonomiye kazandırılması, bu yolla elde edilecek kaynakların altyapı yatırımlarına kanalize edilebilmesi mümkün olacaktır.”

Kültür bir sınai ve ticari aktivite midir? Özelleştirilen kurumların tarihi ve kültürel birikimleri, mevcut ticari faaliyetlerini yürütmesine herhangi bir katkısı olmayan ancak tarihi değer taşıyan arşivleri, belgeleri, varsa müzeleri özelleştirme kapsamında kurumların yeni sahiplerine mi devredilmelidir? Yoksa tarihi belgeler ve müzeler Kültür Bakanlığına mı aktarılmalıdır? Tarih Şuuru olan hiçbir ülkede, tarihi önemi olan tek bir belge veya eşya o kuruluşu satın alanın keyfine terk edilmez.

Daha önce özelleştirilen, arşivleri Türk Ekonomi Tarihi’nin temel kaynakları olan, Etibank’ın, Sümerbank’ın, İskenderun Demir Çelik Fabrikalarının, Tüpraş’ın, Çimento Fabrikalarının, Yarımca Porselen’in, Denizbank’ın, Petrol Ofisi’nin arşivleri ne oldu bilmiyoruz.

Türk Telekom’un özelleştirilmesi sırasında, devir sözleşmesinde “Telekom Müzesi” ve “Türk Telekom’un Arşivleri” konusunda herhangi bir hüküm konmadığı için, Telekom Müzesi ve arşivler özelleştirme kapsamında Oger Telekom’a devredildi.

24 Nisan 2002 tarihinde açılan Telekom Müzesi çok kapsamlı bir müze değildi. Belki bazı özel kolleksiyonlarda bile antika değeri daha yüksek eşyalar bulmak mümkün. Ama o müze, Tarih Şuuruna sahip bir avuç Türk Telekomcu’nun emekleri ile kurulmuştu. 2001 yılında yayımlanan bir tebliğ ile Türkiye Genelindeki tüm abone dosyaları taranarak tarihi değer taşıyan tüm belgeler toplatılarak Müzeye teslim edilmişti. Neler yoktu ki O belgelerin içinde; Osmanlı PTT Nazırlığı ile Erkanı Harbiye Reisliğinin imzaladığı Hususi Hat Sözleşmeleri, Dersaadet Telefon Şirketi’nin düzenlediği sözleşmeler, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Adnan Menderes, Şükrü Saraçoğlu, Alparslan Türkeş, Cahit Külebi, Rıfat Ilgaz, Zeki Müren gibi ünlü siyaset, devlet adamı ve sanatçıların telefon abonman sözleşmeleri ile kuruma gönderdikleri dilekçeler. Müzede ayrıca; Dersaadet Telefon Anonim Şirket-i Osmaniyesi Telefon Rehberi, 1940’lı 50’li yılların çeşitli illere ait telefon rehberleri, çeşitli dönemlere ait telgraf, teleks ve telefon makineleri ile ankesörlü, jetonlu telefonlar ve sahra telefonları yer almaktaydı.

Bunlar Türk Milletinin malıdır. Gerek Türk Telekom müzesi ve arşivlerinin, gerekse geçmişte özelleştirilen tüm kurumların benzeri değerlerinin akıbetleri araştırılarak, ilgisine göre Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğüne devri sağlanırsa, “Tarih Şuuru”na sahip olma yolunda önemli bir adım atmış oluruz.

3) Türk Telekom Spor Kulübü

Türk Telekom Spor Kulübü 1954 yılında Sarı-siyah renklerle kurulan PTT’nin devamıdır. 1995 yılında PTT’nin ikiye bölünmesinden sonra, PTT Spor Kulübü 1998 yılında Türk Telekom Spor Kulübü adını aldı. Renkleri de Turkuaz/Mavi/Beyaz olarak değişti.

Türkiye 1. Futbol Liginde; Ertan Adatepe, Metin Türel, Levent (Hans), Şükrü Birand, Metin Kurt, Yusuf Katırcıoğlu gibi değerleri Türk Futboluna kazandıran Türk Telekom (PTT) Spor Kulübü Basketbolde de büyük başarılara imza attı.

Basketbolde 4 kez Türkiye Kupası finali oynayan Mavi – Beyazlı ekip, iki kez Cumhurbaşkanlığı Kupası finaline çıkarken bir kez bu büyük kupayı müzesine taşıdı. Basketbolcuları bir kez lig birincisi oldu. Birkez de play-off finalinde mücadele etti. Avrupa Kupaları’nda 4 kez Koraç Kupası, 2 kez Saporta Kupası, iki kez de FIBA CUP’da mücadele etti. Türk Telekom ekibi 2006-2007 sezonunda FIBA CUP’da çeyrek finale kadar yükseldi.

Bayan voleybolcular ise, 2004, 2005 ve 2007 yıllarında Avrupa Kupaları’nda Türkiye’yi temsil etme hakkını elde etti.

İşte böyle bir geçmişi olan bu spor kulübü, gerek İmtiyaz, gerek hisse devir sözleşmelerinde, gerekse satış şartnamesinde bu konuda bir hüküm bulunmadığından Türk Telekom’un satışı ile Türk Telekom’un yönetim ve kontrolünde kaldı.

Ayrıca; “Türk Telekom” ön adıyla çeşitli Kentlerde kurulmuş spor kulüpleri de vardır. Bunlardan profosyonel futbol liglerinde yer alanlar, çeşitli spor branşlarında (atletizm, bisiklet, masa tenisi vb.) uluslar arası yarışmalarda dünya şampiyonluklarına imza atanlar vardır.

Türk Telekom Spor Kulüplerinin küçümsenemeyecek bir marka değerinin bulunmasına, Türk Telekom’un tanınmasında önemli etkisinin bulunmasına karşın, Spor Kulüplerinin bedelsiz olarak Türk Telekom’un yönetim ve denetimine bırakılması da ilginçtir.

4) Sağlık Yardım Sandığı

4502 sayılı yasanın 13. maddesi ile 406 sayılı kanuna eklenen Ek Madde 23, 21.07.1954 tarihinde yayımlanan PTT SAĞLIK YARDIM SANDIĞI NİZAMNAMESİ ile kurulan PTT SYS sandığının devamı niteliğindeki Türk Telekom SYS’nin hukuki durumu netleştirilmiştir.

“EK MADDE 23. – Türk Telekom’un yönetim kurulunca tayin edilecek şartlar çerçevesinde Türk Telekom çalışanları ve bunların ailelerinin tedavileri ile uğraşmak üzere mevcut Sağlık Yardım Sandığının devamı niteliğinde bir “Türk Telekom Sağlık Yardım Sandığı” kurulur. Bu Sandığın kaynakları:

a) Türk Telekom’un her yıl bütçesine personel aylıkları karşılığı olarak ödenecek olan ödenek tutarının %0 1’ine kadar verilecek paralardan,
b) Personelin aylıklarının % 1 oranından fazla olmayacak şekilde yapılacak kesintilerden ,
c) Sandık sermayesinin işletilmesinden ve faaliyetlerinden doğacak faiz ve sair gelirlerden,
d) Bağışlardan,
e) Diğer gelirlerden,
Oluşur.

Sandığın teşkilâtı, görev, yetki ve yükümlülükleriyle uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Sandığın tasfiye edilmesi, özel sağlık sigortası sistemine dönüştürülmesi veya gerekli görülecek diğer düzenlemelerin yapılması hususları 31.12.2003 tarihine kadar Türk Telekom Yönetim Kurulu tarafından düzenlenir.”

Bu maddedeki en önemli hüküm; “Sandığın teşkilâtı, görev, yetki ve yükümlülükleriyle uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Sandığın tasfiye edilmesi, özel sağlık sigortası sistemine dönüştürülmesi veya gerekli görülecek diğer düzenlemelerin yapılması hususları 31.12.2003 tarihine kadar Türk Telekom Yönetim Kurulu tarafından düzenlenir” hükmüdür.

Yani SYS’nin nihai yapısının 31.12.2003 tarihine kadar düzenlenmesi gerekirdi.

Yasa koyucu 31.12.2003 tarihini tesadüfen belirlememiştir. Bilindiği üzere 4502 sayılı yasa telekomünikasyon sektörünün serbestleşmesi için 1.1.2004 tarihini belirlemişti. Serbestleşmeden hemen sonra da özelleşme öngörülüyordu. 31.12.2003 tarihi belirlenirken, özelleştirmeden hemen önce, Yönetim Kurulunun; Türk Telekom’da çalışmaya devam edeceklerin de ayrılacakların da Sağlık Sorunlarını çözecek bir sandık kuracağı veya sandığı tasfiye ederek parasını çalışanlara dağıtacağı, böylece personelin motivasyonunun en üst düzeyde tutulacağı varsayılmıştı.

Türk Telekom Yönetim Kurulunun 18.12.2003 günü yaptığı 49 no.lu toplantısında aldığı ?3 sayılı kararında; 406 Sayılı Kanunun 4502 Sayılı Kanunla eklenen EK.23. maddesi gereğince; Sandığın Tasfiye edilmesi, Özel Sağlık Sigorta Şirketi kurulması veya diğer düzenlemeler yapılması için Genel Müdürlüğe 31.12.2003 tarihine kadar yetki verildiği,

Türk Telekomünikasyon A.Ş İdari ve Sosyal İşler Başkanlığı çıkışlı 31.12.2003 gün ve 9303 sayılı Makam Olurunda, Çağdaş sağlık hizmeti verilmesine yönelik sistemin oluşturulması içinÖzel Sağlık Şirketi kurmak veya kurulu bulunana ortak olmak, bunlar gerçekleşene kadar SYS’nin mevcut yapısının korunmasının uygun olduğunun belirtildiği,

Kısacası, 406 sayılı yasanın Ek 23. maddesinde belirtilen sürenin sonuna kadar, Vakıf Kurulması yolunda bir karar alınmadığı kesinlik kazanmıştır.

Türk Telekomünikasyon A.Ş. ana sözleşmesinde 3 Ağustos 2007 tarihine kadar, Şirketin Vakıf Kurabileceği konusunda bir hüküm olmadığı, ana sözleşmeye şirketin vakıf kurabileceği yolundaki hükmün, Türk Telekomünikasyon A.Ş’nin 30.07.2007 günü yaptığı olağanüstü genel kurulunda konulduğu, 03.08.2007 tarih ve 6866 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinden anlaşılmıştır.

Bu durumda, Türk Telekom Yönetim Kurulunun 31.12.2003 tarihine kadar, Sağlık Yardım Sandığı’nın Vakfa dönüşmesi yolunda bir karar almadığı kesinlik kazanmaktadır.

Öte yandan, Hisse Devir Sözleşmesinde, başka kuruma geçen personelin lojmanda ne kadar daha oturacağı gibi ayrıntılara bile yer verilirken, o tarihte 100 trilyon liranın üzerinde nakit mevcudu bulunan SYS’dan bir kelime ile bile bahsedilmemesi, SYS’nin Türk Telekom ile birlikte devredilmediği, nakit mevcudunun ya hazineye kalması, ya da o tarihteki Türk Telekomçalışanlarına dağıtılması gerektiği sonucu çıkmaktadır.

Bu durumda; Ağustos 2007 tarihi itibariyle 122.513.434,00 TL tutarındaki kamu kaynağı usulsüz olarak Oger Telekom tarafından kullanılmaktadır. İnsan, Türk Telekom’da kamu hisselerini temsil eden kişiler ne yapıyordu demekten kendini alamıyor. Tüm bu hukuk dışı uygulamaların (dan) en önemli müsebiblerinden birisi de, 01.01.2003 tarihinden bugüne kadarİdari ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığından sorumlu olan Genel Müdür Yardımcısıdır.

Türk Telekom Sağlık Yardım Vakfının vakıf senedinin değiştirilerek, vakfedenin Sağlık Yardım Sandığı olarak belirtilmesi. Vakıf Mütevelli Heyetinin Vakıflar yasasına uygun olarak seçimle belirlenmesi, Sağlık Yardım Vakfının Oger Telecom’un vesayetinden kurtarılması, Danıştay Kararı ile vakıflara üyelik mümkün hale geldiğinden, “yararlanan” kavramının üye olarak değiştirilmesi. Yönetim Kurulunun da üyeler tarafından seçimle belirlenmesi,

Gerekli görülmektedir.

İHALE ŞARTNEMELERİNDE; HİSSE DEVİR SÖZLEŞMESİNDE; İMTİYAZ SÖZLEŞMESİNDE; TÜRK TELEKOM MÜZESİ, TÜRK TELEKOM SPOR KULÜBÜ VE SAĞLIK YARDIM SANDIĞI’NIN AKIBETİ HAKKINDA HERHANGİ BİR HÜKME RASTLAYAMADIK. BU BİZİ RAHATSIZ EDİYOR. SANIRIZ BU DURUMDAN, ULAŞTIRMA BAKANLIĞI, HAZİNE, ÖİB ve BTK BÜROKRATLARI DA, TÜRK TELEKOM’U BABALAR GİBİ SATANLAR DA HERHANGİ BİR RAHATSIZLIK DUYMUYORLAR.

You may also like...

Bir yanıt yazın